Şehit Düştüğü Tarih: 28 Aralık 2016
Şehit Düştüğü Yer: Dersim’in Hozat ilçesine
bağlı Aşağışavaliler mevkii
Doğduğu Tarih:
Doğduğu Yer: Yalova
Mezar Yeri: Yalova
DHKC İbrahim Erdoğan Kır Gerilla Birliği’ne bağlı
bir grup gerillanın bulunduğu sığınak, oligarşinin işbirlikçi faşist ordusu
tarafından 7 Kasım 2016 tarihinde bombalandı. Bombalarla yakılan, 11 gerillanın
yanarak küle dönüştüğü sığınaktan çıkan Leyla Aracı ve Mahir Bektaş, Dersim’in
Hozat ilçesine bağlı Aşağışavaliler mevkiinde 28
Aralık 2016 tarihinde oligarşinin faşist ordusuyla girdikleri çatışmada
düşmana, düşmanın kendi ifadesiyle “kan kusturarak” ve kayıp verdirerek,
yoldaşlarının hesabını sorarak şehit düştüler.
Mahir
Bektaş, aslen Trabzonlu, seracılıkla geçinen demokrat bir ailenin
çocuğuydu. Babasının ailesi 14
yaşındayken Yalova’ya göç etmiş ve oraya yerleşmişlerdir. Mahir Yalova’da
doğar. Babası Mahir Çayan’a olan sempatisinden oğlunun adını Mahir koyar.
Mahir,
İlkokulu, Ortaokulu ve Liseyi Yalova'da okudu. 2007-2009 yılları arasında Gazi
Üniversitesi Makine Mühendisliği’nde hazırlıkla birlikte iki yıl okuduktan
sonra İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesi’ne
yatay geçiş yaptı.
Hareketle
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde tanışır.
2010 yılında devrimcilik tercihini yaparak üniversiteyi terk edip sıcak
mücadeleye atılır.
Mahir
partiye yazdığı özgeçmişinde, devrimcilik tercihini; “Devrimciliği seçmemde en büyük etken çocukluktan beri Mahir ÇAYAN'a ve mücadelesine duyduğum sempati oldu. Arkadaşları
tanıyınca, cephe kültürünü daha yakından görünce ve bilgim arttıkça mücadeleye
daha sıkı bağlandım ve kararımı 24 saat devrimcilikten yana kullandım. … Ben makine mühendisi olduğumda yaşayacağım
hayattan hiç mutlu olmayacaktım. Çünkü mücadeleye sempati duyuyor ve bir
şeyleri değiştirmeye çalışıyorsam önce kendimi değiştirmeli ve mutlaka
mücadelenin içinde olmalıydım. O güne kadar mücadele eden ve bedel ödeyen
yoldaşlarımdan hiç farkım yoktu. 20 yıl boyunca okula ve okulu bitirmeye
odaklandırılmış biri olarak cüretli bir karar almam gerekiyordu. Ve 2010
yılında aileme söyleme korkum olmasına rağmen okulu bıraktım ve devrimciliğe
başladım. Şu anda böyle bir karar aldığım için çok mutluyum.” şeklinde
anlatır.
Mahir
artık Dev-Gençli olmuştur. Gençlik içinde önce Yıldız Teknik Üniversitesi
sorumluluğu ve ardından Marmara-Yıldız birim sorumluluğunu yaptı. 2011 yılının
sonlarına doğru Dev-Genç İstanbul komitesinde yer aldı. 2012 yılında
tutuklandı. Tahliye olduğunda yeniden mücadeleye koştu ve gençlik sorumlusu
olarak görevlendirildi.
Mahir
Dev-Genç'in bütün eylemlerindeydi. Parasız eğitim için yapılan eylemlerin
örgütleyicisiydi. "Füze Kalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz"
kampanyasında yapılan eylemlerdeydi. Milis olarak hesap soran eylemlerin
içerisindeydi.
Sadece
gençlik alanında değil zaman zaman mahalli alanlarda da görev aldı Mahir.
Mahir
aldığı sorumlulukları nasıl yerine getirdiği konusunda şöyle diyordu: “… Her zaman görev ve sorumluluklarımı en iyi
şekilde yerine getirmeye çalıştım. Bu sürelerde eksikliğim; aldığım görevleri
yapamama sorunu değildi. Çünkü aldığım görevleri mutlaka tamamlamak için
çalıştım. Eksikliğim kolektivizmi işletememek, birim ve alandaki
yoldaşlarımızla daha fazla ilgilenememekti. … Bundan sonraki pratiğimde de aynı sorumlulukla çalışarak, hangi alanda
olursam olayım kadro ve savaşçı yetiştireceğim. Tabi, görevim şehit düşmek ve
hesap sormak olduğunda bunu da onurlu bir şekilde yerine getireceğim.”
Mahir
dışarıda sadece üç ay kaldı ve 2013'ün Ocak ayında yeniden tutuklandı. Tahliye
olduğunda; “Mücadele içerisinde bir gerçeklik
olan özgür tutsaklıkla tanıştım. Özgür tutsaklık cephesinde mücadele ettim.
Özgür tutsaklık bana hapishaneleri nasıl mücadele mevziisine dönüştürdüğümüzü
bir kez daha gösterdi. Ve olduğumuz her yerde düşmanla irademizin karşı karşıya
olduğunu gösterdi.
Özgür tutsaklıkla
Düşmanın elinde de olsam bizim irademizin devamlı kazanacağını ve moral
üstünlüğünü hep elimizde tuttuğumuzu gördüm.
Kahraman şehitlerimizden aldığım güçle işkencelerde bir
kez daha yenilmediğimizi gördüm.
Şu anda yeni tahliye oldum. Ve her anlamda kendimi
mücadeleye hazır hissediyorum. Yeni görevler almak için sabırsızlanıyorum.
Hapishane fiziki anlamda dışarıdan uzak kaldık ama içeride sabırla öfkemi
birleştirerek umudumu büyüttüm. Şimdi Özgür Tutsaklıktan çıkıp sıcak mücadeleye
koşuyorum. Devrimci mücadeleyi bir an bile bırakmayan, daha düne kadar beraber
çalıştığımız şu an hayatının birçok kısmında veya sonuna hapishanede mücadele
edecek yoldaşlarımız var. Özgür tutsaklıktan sıcak mücadeleye koşuşumda
Hapishanedeki tüm yoldaşlarımızın, düşmana hıncını, öfkesini, kinini yanımda
getiriyorum. Onların coşkusunu, ölümüne bağlılıklarını sıcak mücadelemize
katacağım. Yoldaşlarımızla hep beraber devrim için beraber soluk alıp
verdiğimizi, yüreğimizin devrim için çarptığını bir an bile unutmadan
mücadeleyi büyüteceğim.
Mücadeleye ilk başladığım zamanla bugün arasında çok fark
var elbette. Örgütüm her konuda bana yardımcı oldu ve geliştirmeye çalıştı. Ben
de her şeyden öğrenmeye çalıştım. Şu anda verilecek her göreve hazır
hissediyorum kendimi. … İlk başlarda yöneticilik konusunda eksiklerim vardı.
Sonraki süreçlerde bu eksiklerimi gidermeye çalıştım. Tutuklu kaldığım sürede
de bu eksiklerimi giderdim. Şu anda nerede ihtiyaç varsa orada görev almaya
hazırım. Hangi alanda olursam olayım o alanın ihtiyaçlarına cevap vereceğim ve
bulunduğum alanı geliştirmek için her zaman elimden gelenin en fazlasını
yapacağım. Teknik eksiklerimi giderirsem kendimi askeri alanda daha yetkin
görüyorum. … Tarihimizden ve şehitlerimizden öğrendiğimiz her şey bizi daha
güçlü kılıyor. Bugün bilgi anlamında kendimi eksik görüyorum ama her şeye
rağmen savaşmak ve hesap sormak istiyorum. Öğrendiğim her şeyi kendimde
somutlamaya, kendi yaşamıma uygulamaya çalışıyorum. Verilecek her görevi en iyi
şekilde yerine getireceğim.“ diyerek tekrar coşku ve kendine güvenle mücadeleye koştu.
Kahraman
Şehitlerimizden Aldığım Güçle İşkencelerde Bir Kez Daha Yenilmediğimizi Gördüm”
Mahir
Bektaş özgürlüğüne kavuştuğunda Parti'ye ve Yoldaşlarına yazdığı yazıda
öfkesinin, kararlılığının ve coşkusunun daha da büyüdüğünü görüyoruz. Harekete
bağlılığını şu şekilde ifade eder:
“Hareketin
yaratılan tarihiyle ve şehitleriyle tanıştığımdan beri bana sonuna kadar güven
vermiştir. Mücadele içerisinde eksiklerim oldu. Bilmediklerim oldu. Ama hiçbir
zaman sorumluluk almaktan kaçmadım. Çünkü hareketimiz bana savaş, savaş
içerisinde öğrenileceğini ve en iyi eğitim yerinin pratik olduğunu öğretmiştir.
Harekete ve kendime sonuna kadar güvendim. Mücadeledeki eksiklerimiz benimde
eksiklerim olarak kabul ettim ve devamlı bu eksikliği kapatmaya çalıştım. Ve
aldığım her görevde, sorumlulukta benden istenileni, hakkını verebilmek için
elimden gelen her şeyi yaptım. Bilmediğim bir şey de olsa hiçbir zaman olmazcılığa düşmeden nasıl olacağına kafa yordum emek vermekten
vazgeçmedim. Hareketimizin öğrettikleri kılavuzum oldu. Hareketimizin,
şehitlerimizin öğrettikleri; her olumsuz durum karşısında bana güç verdi.
Çaresiz olmadığımı gösterdi devrimciliğimi daha da büyüttü. Korkunun,
teslimiyetin, mücadeleyi tatil etmenin yaşandığı süreçlerde meşrulukla, cüretle
mücadele etmemi yeri geldi bedel ödemekten kaçmayacağımı her koşulda, her
imkânda devrim hedefimiz doğrultusunda hareket etmeyi tarihimizi yaratan
kahraman şehitlerimiz göstermiştir.
Mahir,
yoldaşlarına, halkına ve hareketine verdiği sözü tutarak onurlu bir şekilde
yaşadı ve onurlu bir şekilde şehit düştü. Mücadelesi devrim andımızdır...
Ne olursa
olsun verilecek her göreve hazır olduğunu, Alişan yoldaşını kendine örnek
olarak aldığını söyleyen Mahir örgütünün kendisi için ne ifade ettiği konusunda
şöyle diyordu: “Hareketim benim için
Türkiye'de ve dünyada devrimi gerçekleştirebilecek tek hareket... Bunun onurunu ve gururunu yaşamak mücadelede
her zaman güç veriyor bana. Hareket
benim için, halkımın ve vatanımın kurtuluşu demektir. Ve de her zaman benim
bilincimde olan, bana savaşmayı öğreten bütün kaynakların toplamıdır. Fedanın
ete kemiğe büründüğü, yeni geleneklerin, yeni değerlerin yaratılmasıdır.
Hareket benim için davamız uğruna savaşmaktır, bedel
ödemektir ve yeni kahramanlıklar yaratmaktır. Burjuvazinin süregelen iktidarını
şehitlerimizle yıkarak yerine halkımızın iktidarını ve sosyalizmi oturtmaktır.
Hareketim ve mücadele dışında düşündüğüm hiçbir şey yok aklımda. Dünyayı bir
kez de Türkiye'den sarsacak, Marksist-Leninist ve uzlaşmaz bir hareketin
savaşçısı olarak şehit düşmek tek isteğimdir.” diyordu.
Mahir: “Kendimi savaşımızın dışında hiçbir zaman
görmedim. Her zaman kendimi savaşımızın tam ortasında-içerisinde görüyorum. Son
yapılan eylemlerimizde de kendimin dışında tutmadım. Bir Hasan abi, Erdal abi
ve İbrahim abi olabilirim ve bunun gibi yeni savaşçılar yetiştirebilirim. Yeni
sürecimizin bu ihtiyacını karşılayacağım. Tabi, bu düşüncelerimi pratiğimde
yaparken kendimi eğitmeye devam edeceğim. Çünkü savaşçı ve kadro yetiştirmenin
en önemli yanının kendini yetiştirmek olduğunu biliyorum.” diyerek
hedeflerini de ortaya koyuyordu.
***
Mahir
Bektaş’tan yoldaşlarına
“Devrimci
Olmak Ve Savaşmak... Bizi Kurtuluşa Götürecek Yol Budur.”
“Yoldaşlarım,
Mücadele içinde tanıdığım, tanıştığım tüm yoldaşlarım,
sizleri sıkıca kucaklayarak başlıyorum sözlerime.
Sizleri çok seviyorum. Bugün mücadeledeki en mutlu günümü
yaşıyorum. Çünkü yıllardır beklediğim o gün geldi. Bir savaşçı olarak
mücadeleyi sürdüreceğim.
Sizlerden çok şey öğrendim. Yoldaş sevgisinin,
bağlılığının ne demek olduğunu aranızda olduğum her an hissettim. Ben de
bunları yaşatmaya çalıştım. Mücadelede yoldaş sevgisi ve bağlılığı olmazsa
hiçbir şey olmayacağını düşünüyorum. Bunlar düşmana duyduğumuz kini de büyüten
şeyler. Düşmana kin duyuyorum evet ve kin duyduğum kadar da sizleri seviyorum.
Sizlere karşı en ufak bir hatam olmuşsa son kez özür diliyorum. Benim için çok
değerlisiniz, halkı için mücadele eden herkes değerlidir. Yine her türlü
eksiğim ve yanlışım da beni uyaran, doğruyu gösteren ve öğreten yoldaşlarıma da
teşekkür ediyorum. Hareket içinde yoldaşlar arasındaki ilişkinin her zaman
böyle olması gerektiğine inandım her zaman. Partimiz de bunu öğretti. Birbirimizden
öğrenmek ve öğretmek. Ben yeni bir şeyler öğrendiğimde sizinle paylaşmanın
mutluluğunu o kadar çok ve yoğun yaşadım ki. Sizlerden de bana verdiğiniz emek
ve öğrettikleriniz için teşekkür ediyorum. Bunlara da elbet layık olacağım.
İki kez tutsaklık yaşadım mücadelemde. Her ikisinde de
hapishanede hiç yalnız kalmadım. Çünkü yine sizler vardınız yanımda, içeride ve
dışarıda yoldaşlarım vardı ve her zaman birlikteydik. Bu güçle hapishanede
kaldığım süre boyunca da sizlerden güç aldım, adımlarımı büyüttüm.
Mücadelemin bundan sonraki aşamasında da birlikte
olacağız. Bu mektubu okuduğunuzda sakın aranızda olmadığımı düşünmeyin. Bunu
düşündüğünüz vakit asıl ilk kızgınlığımı yaşarım size karşı. Şehit, tutsak ya
da bir başka yerde hiç farketmez, tüm yoldaşlarımızın
bizimle olduğuna inanın. Kaldı ki ben hesap sorarak şehit düşüyorum, bundan
onurlu başka ne olabilir ki.
Mücadele içinde daha çok Dev-Gençli yoldaşlarımla
birlikte oldum. Ve o yüzden Dev-Gençli yoldaşlarım, sakın selam yollamadı diye kızmayın
size her zaman "özel" selamlarım vardır. Olmalı da. Çünkü ben bugüne
kadar öğrendiğim pek çok şeyi Dev-Genç içinde öğrendim. Orası benim için bir
okuldu. Ve bu okuldan her zaman başarı ile ayrılmaya çalıştım. Bunun dışında
birlikte geçirdiğimiz çok vakit oldu. Çok anılarımız oldu. Hepsi çok değerli
anlardı. Ve emin olun, sizinle yaşadığım her şey bana iki kat güç veriyor.
Sizin gülüşleriniz, konuşmanız her zaman bilincimde olacak, unutmayın. Ve
sizlere layık olmak için elimden gelenin en fazlasını yapacağım.
Dev-Genç içinde örgütlenmek ve mücadele etmek elbette
ayrı bir önemi var benim için. Ama her genç yaşlı, işçi memur hiç farketmez herkes savaşçı olabilir. Ki bu ülkede
kurtulmanın, insan kalabilmenin başka bir yolu yok. Devrimci olmak ve savaşmak...
Bizi kurtuluşa götürecek yol budur.
Yoldaşlarım, halkımız bizden adalet bekliyor. Şu anda
ülkemizde ve dünyada halkımızın tek umudu biziz. Dünyada tüm silahlı mücadele
yürüten örgütleri bitirseler de bizi bitiremiyorlar. Bu nedenle daha fazla
saldırıyorlar bize karşı. Ama onların her saldırısına karşı direnişimizle,
savaşımızla cevap vereceğiz. Onlar bizi asla yenemeyecek. Mahir Çayan'ın dediği
gibi "Onlar bir avuç biz ise milyonlarız". Bu gücümüzü asla
unutmayın. Dünyayı değiştirecek güce sahibiz. Çünkü düşman her şeyimizi
elimizden alsa da, düşüncelerimizi ve sevgimizi teslim alamaz. Bizim
bağlılığımızı bitiremez. Bu yüzden yenilmeziz. Ve
sizler de bizden sonra bu yenilmezliği daha ileriye taşıyacaksınız. Size sonsuz
güvenim var. Hep birlikte zafere kadar diyerek bitiriyorum. Sizin sesinizi her
yerde taşıyacağıma söz veriyorum. Kendinize çok iyi bakın. Hepinizin
gözlerinden öpüyor, sıkıca sarıyorum.
Sevgi ve bağlılıkla...”
***
Mahir
Bektaş’tan ailesine
“Sizi
Bugüne Kadar Sömürenlerden Hesap Sormayı Çok İstiyorum”
“Merhaba Sevgili ailem,
Anne, Baba ve abla,
Sizler bu mektubu okuduğunuzda ben şehit düşmüş olacağım.
Mücadele üzerine çokça konuştuk ama şehitlik üzerine çok konuşmadık sizlerle.
Daha doğrusu bunu düşünmek bile istemediğinizi biliyorum. Şimdi şehit olarak
sizlere kötülük ettiğimi düşünüyor olmalısınız. Hayır. Ben sizlere kötülük
etmedim. Tersine sizlere olan borcumu ödedim. Çünkü beni küçükken iyi bir insan
olmak için yetiştirdiniz. Ben de halkımın kurtuluşu için savaşan bir savaşçı
olarak şehit düştüm. Bunun için çok mutluyum.
Şimdi size ne kadar üzülmeyin desem üzüleceksiniz
biliyorum. Ama her birinizi çok seviyorum. Belki sizle birlikte olduğumuz zaman
bunu çok gösterememiş olabilirim, hatalar yapmış olabilirim. Onlar için sizden
elbette özür diliyorum. Fakat bana sakın savaşçı olup, şehit düştüğüm için
kızmayın. Çünkü onurlu bir yolu seçtiğimden eminim. Kimsenin beni bu konuda
zorlamadığını da biliyorsunuzdur. Kendi isteğimle savaşçı oldum ve son nefesime
kadar da bunun için yaşadım. Bir DHKC savaşçısı olmak benim istediğim, ulaşmayı
istediğim en iyi şeydi ve bunu başardım. Bu yolu neden seçtiğimi sizinle uzunca
konuşmuştum. Özellikle seninle çok konuştuk baba. Konuşmalarımızda sana şunu
söyledim hep; "siz beni haksızın yanında haklıyı savunmam için
yetiştirdiniz." Evet ben hep bu duygularla
büyüdüm. Küçükken attığım "Kurtuluşa Kadar Savaş" sloganı hala
gözlerimin önüne geliyor. Son nefesimde de bu sloganı atacağım. Savaşmaktan
başka bir yol yok bu düzene karşı.
Okuyarak bir şeyleri değiştirebilirdin dedin. Okuyarak oysa, hiçbir şeyi değiştiremezdim. Bunca adaletsizliğin
olduğu bir ülkede her şeyi gözlerini kapayarak okumayı tercih etmedim. Mücadele
ederek bu düzeni değiştirmemiz gerektiğini savundum ve bunun için 24 saat
devrimciliği seçtim.
Siz sömürünün ne demek olduğunu bilirsiniz. Bahçede
sabahtan akşama kadar çalışıp, emeğinin karşılığını alamamanın ne demek
olduğunu bilirsiniz. Peki, siz bu kadar çalışıp karşılığını alamazken halk
düşmanlarının paralar içinde yüzmesini ne kadar doğru buluyorsunuz. Onların
halkımızın gençlerini katletmesini ne kadar doğru buluyorsunuz. Ülkemiz
başından sonuna kadar adaletsizlikler içinde. Bu hep böyle mi kalacak? Bunu
değiştirecek olan işte bizleriz baba. Bunu kanımız pahasına da olsa yapacağız.
Sizleri seviyorum ve sevdiğim için de bir savaşçı olarak mücadelemi
büyütüyorum. Sizi bugüne kadar sömürenlerden hesap sormayı çok istiyorum.
Benim üzerimde sizlerin de emeği var. Hepinize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Baba ve anne sağlığınıza çok dikkat etmenizi istiyorum. Fiziken yanınızda olamamam sizleri zayıf duruma düşürmesin
ben gülerek ve isteyerek şehit düşüyorum. Sizin ağlamanızı ve çaresiz duruma
düşmenizi kesinlikle istemem. Ki yoldaşlarım sizin yanınızda olacaktır zaten.
Onlara her türlü ihtiyaçlarınızı,
isteklerinizi anlatabilirsiniz.
Abla sen de kendine çok iyi bak. Seni de çok seviyorum.
Tabi bunu da çok gösteremedim ama şehitliğimle bunu göstermeyi düşünüyorum.
Anne, baba ve abla, yoldaşlarım sizin yanınızda olacak.
Sakın onları terslemeyin. Onların her şeylerini mücadeleye vermiş genç
insanlar, her türlü zorluğa göğüs geriyorlar, onlara en ufak bir kızışınızı
duymak istemiyorum. Sakın bunu yapmayın. "Bana talimat verme"
diyeceksin baba. Bu konuda hassas olduğumu biliyorsun, talimat vermek zorundayım.
Son olarak baba, bunu sana yazıyorum daha çok. Çünkü
defin işleri ile sen ilgileneceksin. Birinci isteğim senden, güçlü ol, yıkılma.
İkinci isteğim ise; daha önce de konuştuk cenazemin Gazi'de kaldırılmasını
istiyorum. Yoldaşlarım ve halkımın sloganları eşliğinde bir cenaze törenim
olsun istiyorum. Bu talebimi kırmayacağımdan eminim. Bugüne kadar her dediğimi
yaptın, son bir şey istiyorum senden. Ne olur beni kırma. Hatta Gazi'ye Şafak
yoldaşım da gelse, yanımızda olsa ne iyi olur. Yoldaşlarımız cenaze töreninin
nasıl olması gerektiğini bilir, onların istediği gibi olsun istiyorum. Tabi bir
isteğim daha var. Yalova'da dedemin ve Harun amcamın mezarına bir yazı ile şunu
ekleminizi istiyorum. "Torunun halkının adaleti için DHKC savaşçısı oldu
ve savaştı. "Kurtuluşa Kadar Savaş" diyerek şehit düştü. Kendisi şu
an Gazi'de yoldaşlarının yanında sizi çok seviyor." (Küçük bir mezar
taşına ya da mermere yazıp ekleyebilirsiniz.) Yalova'da da DHKP-C bilinmeli.
Halkımız okuyup öğrenmeli...
Kendinize çok iyi bakın. Sizi çok seviyorum.
"Hayırsız oğlunuz" demeyeceğim. Çünkü binlerce oğlunuz, kızınız
olacak.
Sevgilerimle... Oğlunuz.”
***
Mahir
Bektaş’tan partisine
“Vatanımızın Her Yerinde Biz Olacağız ve Kurtuluş
Bayrağımız Ülkemizin Her Tarafında Dalgalanacak”
“Partime;
İlk olarak partime sonsuz teşekkürlerimi ve sevgilerimi
göndererek başlıyorum sözlerime... Bana savaşçı olma onurunu yaşattıkları için
ne söylesem azdır. Çok büyük bir mutluluk yaşadığımı bilmenizi istiyorum.
Mücadeleme Dev-Genç ile başladım. Üniversite içinde
çalışma yaptım, gençlik içinde çeşitli görev ve sorumluluklar aldım. Ve şimdi
bir savaşçı olarak mücadeleye devam edeceğim. En başta belirttiğim gibi çok
mutluyum bunun için. Gençlikte ve hapishanedeki sohbetlerimizde bu
duygularımızı sürekli paylaşırdık yoldaşlarımızla. İşte şimdi bunları
gerçekleştirmenin vakti geldi. Son nefesime kadar bu görevimi yerine
getireceğim.
Mücadeleye başladığım günden beri düşündüğüm tek şey
şehitlerimize, tutsaklarımıza ve bize emek harcayan yoldaşlarımıza layık
olabilmekti. Onlar birçok zorluğu aşarak mücadeleyi bugüne getirdiler. Bize
büyük bir miras bıraktılar. Şimdi tüm şehitlerimizin, kahramanlarımızın
yarattıkları gelenekleri büyütme sırası bizde. Mücadelemiz yeni şehitlerle
sürecek. Mahirlerle başlayan mücadelemiz Elif, Şafak, Bahtiyarla devam ediyor.
Ve eminim ki, düşmanı yeneceğiz. Şu anda aklıma sadece şehitlerimiz ve
yoldaşlarım var. Onlara bir kez daha söz veriyorum, son nefesime kadar halkımın
kurtuluşu için savaşacağım. Düşmandan hesap soracağım.
Bugün 5 yıllık süreci hatırlıyorum ve yıllardır hayal
ettiklerimizin gerçekleşecek olması büyük bir gurur veriyor bana. Hep bu
günleri görebilmek ve yaşayabilmek için mücadele ettim. Mücadele içinde
hatalarım oldu. Kendimi yeterli göremediğim zamanlar oldu. Hepsinde sizler
tutup beni ayağa kaldırdınız. Her anımda yanımdaydınız. Benim de mücadelede
üzgün olduğum zaman varsa o da kendimi daha fazla katamadığım zamanlar oldu.
Her zaman "kendimi daha fazla nasıl katabilirim, daha fazla neler
yapabilirim" diye düşündüm. Tabi, bunu yaparken yetersiz kaldığım zamanlar
oldu. Ama partim yılmamam gerektiğini bana öğretti. Ve yılmadım, daha fazlasını
yapmak için çalıştım.
Şimdi partim, sizlerin öğrettikleri ile ayaktayım. Yine
öğrettiklerinizle önüme çıkan tüm zorlukları aşacağıma inanıyorum. Hiç kuşkum
yok bundan. Başta belirttiğim gibi yapacağımız çok şey var. Devrim için
mücadelemizi daha da büyütmemiz gerekiyor. Bu ülkede devrim ve sol adına her
şeyi kirlettiler. Temizleme görevi bizim. Bu ülkenin dağları, kırları, şehirleri,
hapishaneleri yani vatanımızın her tarafı bize hasret... Vatanımızın her
yerinde biz olacağız ve kurtuluş bayrağımız ülkemizin her tarafında
dalgalanacak. Ben bu yolda devrimin bir halkası olacağım için çok mutluyum.
Evet, savaşı daha da büyüteceğiz. Bundan sonraki
mücadelemi savaşçı olarak sürdüreceğim. Verdiğiniz hiçbir emek boşuna
gitmeyecek. Aldığım tüm eğitimi, yoldaşlarım, halkım ve vatanımın kurtuluşu
için kullanacağım.
Şehit düştüğümde bilin ki gülüyor alacağım. Çünkü
savaşarak şehit düşme onurunu yaşadım.
Mezarımın Gazi'de olmasını istiyorum. Ailem bu konuda
mezarımın Yalova'da olmasını isteyebilir. Onlara da yazacağım. Mezarımın
Gazi'de, halkımın omuzlarında ve sloganlarımızla taşınsın istiyorum. Mümkünse
benimle birlikte şehit düşen yoldaşlarımın da yanımda olmasını isterim. Ve tabi
Şafak yoldaşımın cenazesi gelirse, o da bizim başımızda olsun. Ailem İstanbul'a
mezarıma geldiğinde diğer yoldaşlarımı ve sizleri tanısın istiyorum. Halkımızın
yiğit evlatlarını tanıdıkça bizi daha iyi anlayacaklardır.
Bana bu görevi verdiğiniz için tekrar teşekkür ediyor ve
sizlere layık olacağım diyorum.
Sevgi
ve saygılarımla...”
***
Mahir
Bektaş’tan halkımıza:
“Bugüne
Kadar Onlar Katletti, Sömürdü,
Her Türlü
İşkenceyi Bizim Üzerimizde Denedi.
Şimdi, Tüm
Bunların Hesabını Sorma Sırası Bizde”
“Sevgili halkım,
Siz bu mektubu okuduğunda fiziken
aranızda olmamış olacağım. Ama bilin ki, ben çok mutluyum çünkü bir DHKC
savaşçısı olarak sesleniyorum sizlere. Mücadeleye başladığım günden beri
halkımın savaşçısı olmaktan onur duydum ve şehit düştüğüm gün de aynı duyguları
yaşayacağım.
Sizlerin bugünlere kadar nasıl zorluklar yaşadığınızı
biliyorum. Ben de bu düzenin, orta halli bir ailenin içinden geldim. Bizlere
yaşatılan açlık, sömürü ve zulüm her zaman devrimci nedenlerimi büyüten ilk
etkenler olmuştur. Tarihten bu yana hep bir takım egemenler kendi
saltanatlarını kurmuş. Halktan çaldıkları, sömürdükleri ile kendi keyiflerini
sürmüşler. Bununla da kalmayıp nerede isyan eden bir halk varsa onu
katletmişler. Halk olarak bugün yaşadığımız da farklı değil aslında. Hem
sömürülüyor hem de katlediliyoruz.
Üzerinden çok geçmedi. Ayaklanma şehitlerimizin katilleri
hala ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Soma'da, Ermenek'te
katlediliyoruz. Açlıktan donarak çocuklarımız ölüyor. İş bulamadığı için
üniversiteyi yeni bitiren gençlerimiz intihar ediyor. Yoksulluk her geçen gün
daha da artıyor. Tüm bunların yaşandığı ülkede, devrimcilik yapmaktan, mücadele
etmekten başka yol yoktur. Ben de bu yolu seçtim.
Üniversite'de tanıştım ilk kez devrimcilerle. Ve
tanıştığım günden beri de halkımın kurtuluşu için mücadele ediyorum. Okulu
bitirerek sizlerin yaşadığı sorunları bitiremezdim. Ama devrimci olarak bir
şeyleri değiştireceğimize inandım. Ve değiştireceğimizden eminim. İki yol var.
Ya her şeye gözlerini kapayıp sömürüye ortak olmak, ya da devrimci olarak
adaletsiz düzenin yerine adaletli bir düzen getirmek. Ben ikinci yolu seçtim.
Bir savaşçı olarak da bunun için savaştım.
Bunca yıl sömürülen, açlık ve yoksulluk içinde yaşayan,
adaletsizliğin her türlüsünü gören halkım, sizlere söz veriyoruz ki, bu düzeni
değiştireceğiz. Birlikte savaşarak yeni bir düzen kuracağız. Bugüne kadar onlar
katletti, sömürdü, her türlü işkenceyi bizim üzerimizde denedi. Şimdi, tüm bunların
hesabını sorma sırası bizde. Sizlerden aldığımız güçle, emin olun ki tüm halk
düşmanlarından hesap soracağız. Sizler için adaleti sağlayacağız.
En son gencecik yaşlarında halkımızın adaleti olan Elif,
Şafak ve Bahtiyar'ı tanırsınız. Onlar her şeylerinden vazgeçerek adalet
oldular. İşte o gençlerden daha çok var halkım. Savaşarak adaleti sağlayacak
onlarca insanımız var. Sizlerin için daha nice yiğit savaşçılar çıkacak. Halkın
adaleti olacaklar. Sizlerden isteğim her zaman devrimciler sahip çıkmanız ve desteklemeniz.
Halkın kurtuluşu için mücadele eden devrimcilerin, DHKC savaşçılarının adalet
isteyen sesi hiç bitmeyecek.
Bir Karadenizli olarak, Karadenizli halkın savaşçısı
olmaktan ayrıca onur duyuyorum. Karadeniz halkımdan da isteğim,
savaşçılarımızı, mücadelemizi sahiplenmeleridir. Onların da kurtuluşu
mücadeleden ve savaşmaktan geçiyor.
Sizlere diyeceklerim bu kadar halkım. Sizin için kanımın
son damlasına kadar savaşacağım. Sizi çok seviyorum.
Sevgi ve bağlılıkla...”
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...